INTRODUCTION: The aim of the study is to investigate the indications and histopathological results of hysterectomies that were performed for benign indications.
METHODS: Hysterectomy cases performed for benign indications in a tertiary referral center between 2012 and 2015 were retrospectively included in the study. A total of 828 patient charts were analyzed. Data including age, gravidity, parity, body mass index (BMI), preoperative hemoglobin (Hg) levels were assessed. In addition, clinical indication, the type of procedure (vaginal, abdominal or laparoscopic assisted) and histopathological findings were recorded.
RESULTS: Of the 828 hysterectomy cases, mean age was 48.1 years, mean gravidity was 4.46, mean parity was 3.38, mean BMI was 28.5 kg/m2, and mean 11.1 gr/dl. Of the operations performed in these cases, 126 was vaginal, 559 was abdominal and 143 was total laparoscopic hysterectomy (TLH). The most frequent clinical indication was myoma uteri (n=539/65.2%) followed by uterine prolapsus (n=126/15.2%), menometrorrhagia unresponsive to medical treatment (n=104/12.6%), and endometrial hyperplasia (n=40/4,8%). The histopathological analyses of the hysterectomy specimens revealed leiomyoma in 494 (59.7%), adenomyosis in 239 (28.9%), atrophic endometrium in 60 (7.2%) and endometrial hyperplasia in 22 (2.7%) cases.
DISCUSSION AND CONCLUSION: The present study, which was performed on a large sample size, once again showed that the most common indication for hysterectomy is currently myoma uteri, and the histopathological results also confirmed this finding. However, in terms of hysterectomy route, a rapidly increasing trend towards TLH was observed in the recent years, which was compatible with current management strategies.
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmanın amacı benign nedenlerle histerektomi yapılmış olan hastalara hangi endikasyonlarla operasyonun yapıldığı ve histopatolojisinde hangi sonuçlarla karşılaşıldığının incelenmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamız, 2012 ve 2015 tarihleri arasında 3. Basamak referans merkez olan hastanemize beningn nedenlerle histerektomi yapılması nedeniyle yatırılmış olan 828 hastanın dosyalarının retrospektif olarak taranmasıyla oluşturulmuştur. Bu çalışma grubunda olan hastaların yaş, gravida, parite, vücut kitle indeksi, preoperatif hemoglobin (Hg) düzeyi gibi demografik özelliklerine bakılmıştır. Ayrıca hastalara hangi klinik endikasyonun verildiği, hangi operasyonun yapıldığı (vajinal, abdominal ya da laparoskopik histerektomi) ve histopatolojik tanılar açısından değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Çalışmaya 828 Histerektomi olgusu dahil edilmiş, bu hastaların yaş ortalaması 48,1 yıl, gravida 4.46, parite 3.38, vücut kitle indeksi 28,5 kg/m2, preoperatif hg ortalamaları 11,1 gr/dl olarak hesaplanmıştır. Bu hastalara yapılan operasyonlar; 126 vajinal, 559 abdominal, 143 total laparoskopik histerektomi (TLH) şeklindeydi. En sık klinik endikasyon miyoma uteri (n=539/ %65,2) daha sonra sırasıyla uterin prolapsus (n=126/ %15,2), tedaviye dirençli menometroraji (n=104/ %12,6), endometriyal hiperplazi (n=40/ %4,8) olarak tespit edildi. Histerektomi materyallerinin histopatolojik incelemesinde ise hastaların 494’inde leiomyoma (%59,7), 239’unda adenomyozis (%28,9), 60’ında atrofik endometrium (%7,2), 22’sinde endometrial hiperplazi (%2,7) olduğu izlendi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Son yıllara ait çok sayıda hastanın tarandığı çalışmamızda histerektomi için klinik endikasyonu hala sıklıkla miyoma uteri oluşturmakta ve histopatolojik tanılarda ilk sırayı myoma uteri almaktadır. Yapılan operasyon şeklinin ise güncel yaklaşımlara uygun olarak TLH yönünde hızla arttığı görülmektedir.